Karadeniz Tarihi

Riva (Rhebas, Rhesus) Tarihi

Makale: Özhan Öztürk

Rhebas[1], Antik Çağ’da Khalkedon’un kuzeydoğusunda, Boğaziçi’nin Asya yakasında Ömerli civarında doğup, Karadeniz’e dökülen birkaç mil uzunluğundaki nehrin adı olup[2], Altın Post efsanesinde bahsi geçmektedir[3].  Riva Kalesi’nin hangi dönemde inşa edildiği bilinmemekteyse de Yoros Kalesi’yle aynı tarihte Osmanlılar’ın eline geçtiği sanılmaktadır.

Riva Deresi son derece derin olduğu dolayısıyla Karadeniz’den gelen gemilerin içeri

Beykoz Riva deresi köprüsü yapılmadan önce ulaşımı sağlayan tekne

girmesini mümkün kıldığı için, Riva Kalesi Boğaz girişini kullanmayan düşman güçlerin istilasından korunmak amacıyla muhtemelen Yoros kalesi ile aynı dönemde inşa edilmiş olmalıdır. Gerçekten de asırlar sonra Bıjışkyan doğudan gelen gemilerin Anadolu Feneri ile Şile arasında kalan Riva’yı Boğaz’ın ağzı gibi görerek yanlışlıkla Şile’ye düştüklerini bildirmiştir[4]. Osmanlı döneminde Riva ve civarındaki köylerde Rumlar oturmakta bölgeden İstanbul’a kayıklarla odun, kömür, meyve ve sebze taşınmaktaysa da 1. Dünya Savaş’ında boşaltılan köylere Doğu Karadeniz’den gelen Müslüman göçmenler yerleştirilmiştir. Riva köyünün adı Cumhuriyet döneminde bir süre için “Çayağzı” olarak değiştirilmişse de günümüzde her ikisi de Beykoz belediyesine bağlı Riva ve Çayağzı adlı birer mahalle bulunmaktadır. Bölge halkı balıkçılıkla geçinmesine karşın sahil kesiminde İstanbullu yazlıkçıların evleri, iç bölgelerde ise varlıklı iş adamlarının arazi ve çiftlikleri vardır[5].

Riva plajı, 1967

Yerli halkı Mübadele ile Yunanistan’a gönderilen Riva’da bugün yaşayanların büyük bölümü Giresun, Trabzon ve Rize göçmenidir. Beyaz Pınar, Deli Osman, Karakulak, Kırklar, Kirazlı Dermal, Sırmakeş gibi içme sularıyla ünlü olan 1600 nüfuslu Dereseki köyü, Osmanlı döneminde padişahların gözde av mekânlarından birisiydi. Köyde daha önceden yaşayan Hristiyanların giderken mezarlığa 80 kg altın gömdükleri rivayeti yüzünden definecilerin uğrak yerlerinden birisi olmuş, definecilerin İslam mezarlarına da zarar vermesi sonucu rahatsız olan köylüler 2007 yılında Beykoz Kaymakamlığı’na “altın varsa devlet tarafından kazılıp alınması” isteğiyle dilekçe ile başvurmuşlardır[6]. Kaynarca köyü, Dereseki köyünün ayrılmış olup halkının çoğu Trabzon göçmenidir.

Ceviz ağaçları ve Soğucak içme suyu ile tanınan Akbaba köyü söylenceye göre adını II. Mehmed’in İstanbul’u fetheden gazilerinden Ak Baba Mehmed Efendi’den almakta olup, türbesi Canfeda Hatun Camii’nin yanı başındadır. Evliya Çelebi Seyahatmesi’nde Akbaba Sultan adıyla geçen 100 haneli köy Kiraz ve kestane mevsimlerinde İstanbullu piknikçileri ağırlamaktadır. Beykoz ilçe merkezinden 5 km uzaklıkta bulunan köye yerli halkının yanı sıra Karadeniz göçmenleri de yerleşmiştir.

Beykoz ilçe merkezine 17 km uzaklıktaki Ali Bahadır Köyünün adının Riva Kalesi’nin fetheden askerlerin şehit düşen komutanlarından birisine ait olduğuna inanılmasına karşın köy içinde Yunan alfabesi ile yazılmış mezar taşlarını barındıran eski mezarlığın varlığından köyün İslamlaşmış bir yerli köyü olduğu düşündürmektedir. Bununla birlikte köye 1950’li yıllarda Kastamonu’dan önemli miktarda göçmen yerleşmiş olup, orijinal etnik yapısı değişmiştir.

Bizans hatta daha eski bir Rum yerleşimi olup, eski Rum evleri ve Ayşekadın fasulyesiyle ünlü Mahmut Şevket Paşa Köyü ile bu köyden ayrılan Öğümce ile halkı Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi, Trakya ve Giresun’dan gelen Zerzatavçı köyü, Cumhuriyet döneminde kurulup 1928-1929 yılında Bulgaristan muhacirlerinin yerleştirildiği Cumhuriyet ve Bozhane köyleri, Kastamonu ve Trabzonlu göçmenlerince iskan edilen Paşamandıra köyü, kurucuları hakkında bilgi edinilemeyen Kılıçlı köyü, Trabzon göçmenlerinin yaşadığı İshaklı köyü, Giresun Görele Çavuşbaşı köylülerinin yaşadığı Görele köyü bölgedeki diğer köylerdir.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Notlar

[1] Yunanca Πήβας

[2] Dionys. Per. 794; Ptol. v.1.5; Arrian, Periplus. P. E. 13; Marcian, 69; Plin. Nat. VI.1.9

[3] Apollon. II.650

[4] Bıjışkyan, 1998: 49

[5] Riva civarında 16 bin dönümlük Beylik Mandra çiftliğinin Sahibi olan Celaloğlu ailesi 2007 yılına dek bölgenin en önemli toprak sahibi iken, imar çalışması sırasında 5 milyon 500 bin metrekarelik bir araziyi yol ve yeşil alan olarak terk etmiş ve kalan araziyi de parselleyerek satmıştır.  Aile, İngiliz Ottoman Finance Company adlı şirkete 120 milyon dolar karşılığı 1 milyon metrekare arazi satmıştır. Ayrıca bölgede Alarko Grubu, Galatasaray, Uzunhasan ailesi, Yapı Kredi Koray Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ve Sabancıların büyük ölçekli arazileri bulunmaktadır. (“Riva’da 120 milyon dolarlık İngiliz alımı”. Milliyet Gazetesi. 03 Eylül 2006. Pazar)

[6] “Bir köy define avcılarına karşı mezarlık nöbetinde”. Radikal Gazetesi. 18 Mart 2007